Son Yaz Esİntİsİ

  İngilizce öğrenmek uzun zamandır aklımdaydı. Geçen hafta Simya'nın instagram hikayesini gördükten sonra ben de bir anda başlamak istedim. Kendisine buradan kocaman teşekkür ediyorum, öpüyorummm😘😊 Aslında daha önce Blog Yazarlığı eğitimi aldığım kurstan sadece 1 haftalık İngilizce dersine yazılmıştım. Sonra devam ettirmek istedim ama olmadı. Tabii benim de ihmal etmişliğim var diğer sebeplerin yanında. Şimdi telefonuma indirdiğim Duolingo uygulamasından öğreniyorum yavaş yavaş.

    Uygulama oldukça eğlenceli. Çok sıkıcı ders şeklinde öğrenmek istemiyorum, çünkü o zaman bırakıyorum. Öğrenirken eğlenmem de gerekiyor. Kelimelerin çoğunu bilmeme rağmen hiç bilmiyormuş gibi en düşük seviyeden başladım. Defterime de kendi anlayacağım şekilde kurala bağlı kalmadan yazıp, not alıyorum. Her gün yarım saat ya da bir saat çalışıyorum. Alıştırmaları yapıyorum. Yanlış yaptığım zaman tekrar aynı alıştırmayı soruyor. 

   Daha önceden aldığım iki tane hikaye kitabım var, biraz ilerledikten sonra onları okuyacağım. Uygulamada okunuşları da dinleyebiliyorsunuz, konuşarak, yazarak tekrar ediyorsunuz. Benim için oldukça güzel bir uygulama. Dediğim gibi eğlenceli olmasını çok seviyorum. Pazartesi günü ayın 18'inde başladım ve 2. üniteye geçtim. Öğrendikçe daha çabuk ilerlemek istiyorum😊

   İngilizce için çok fazla uygulama var. Youtube üzerinden dersler var, ya da daha önce benim aldığım gibi online dersler var.  Öğrenmek isterseniz araştırıp farklı şekillerde deneyebilirsiniz. Ben uygulamayı sevdiğim için bu şekilde devam edeceğim. Her zaman yeni bir şeyler öğrenmeyi, kendimi geliştirmeyi çok seviyorum, çok meraklıyım bilgiye.  Aklımda öğrenmek istediğim bir şey daha var, onun için de araştırma yapıyorum😊

                          Hayatına neşe ve enerji kat😊

         🎈Görsel, Pinterest'ten alınmıştır😊

    Masal...

    Söylenişi tatlı, yazılışı tatlı, hissettirdiği tatlı...

    Sever misiniz masalları? 

    En sevdiğiniz masal hangisi?

    Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler'i çok severim ama büyüyünce asıl sevdiğim masalın o olmadığını fark ettim. Pamuk Prenses adı tatlı geliyordu bana sanırım, bir de elbisesi😊

    En sevdiğim masal Küçük Deniz Kızı Ariel😍 Sonrasında da Alice Harikalar Diyarında😍 

    İki masal da bana çok güzel ve büyülü geliyor. 

    Küçük Deniz Kızı'nı aşırı severim. Hikayesi çok üzücü geliyor o ayrı. 

    Küçük Deniz Kızı'nın yazarı Hans Cristian Andersen. 1837 yılında yayınlanıyor. 

İnsanları merak eden Küçük Deniz Kızı arada suyun yüzeyine çıkıyor ve bakıyordu gizlice. Bir gün bir prensin içinde olduğu gemi batıyor ve Küçük Deniz Kızı onu kurtarıp kıyıya çıkarıyor. Prense aşık oluyor ve kuyruğundan vazgeçip bir çift bacak istiyor. Uçurumun Büyücüsüne gidip bu konuda yardım istiyor. Büyücü bu isteğini sesini alarak yerine getiriyor ve üç gün içinde prensin ona aşık olması gerektiğini söylüyor. Bacakları, yüzgeçleri bıçak kesiyormuş gibi ikiye ayrılır ve Ariel bu acıyı hep hisseder.  Prens onu kurtaranın başkası olduğunu düşünüp Ariel ile değil, başkasıyla evleniyor. Küçük Deniz Kızı'ndan prensi öldürmesini istiyor büyücü ama bunu yapamıyor ve en sonunda kendi deniz köpüğü olarak yaşama veda ediyor. 

Hikayeyi değiştirdiler, şu an mutlu sonla anlatılıyor. Yazarın gerçek yaşamından esinlenip yazdığı söyleniyor. 

  Filmleri de yapıldı. Bu sene çekilen filmini hiç sevmedim, seyrederken çok sıkıldım. Animasyon filmini daha çok seviyorum. 

                        Hayatına neşe ve enerji kat😊

                                 3 yumurta kırdım önce🎵😊

                             Kek sever misiniz? 

     Ben çok severim. Küçükken annemin yaptığı kekleri hiç unutamam. Tadına doyamazdım. Kekin mis gibi kokusu eve yayılınca mutlu olurdum. Keki çiğ halde yer misiniz peki? Ben bayılırım. Keki kalıba döktükten sonra hemen tatlı kaşığımı alıp kalan çiğ hamuru yerim. Tamam çok sağlıklı olmayabilir ama seviyorum, hoşuma gidiyor. Bir de annem keki baklava dilimi şeklinde keserdi hep, bayılırdım o görüntüye. Bütün kek çeşitlerini severim ve yiyebilirim😊 Limonlu ve portakallı keki ayrı severim. Limon kokusunu ve tadını çok severim. Bir de vişneli pastalara dayanamam hiç. Portakallı kek deyince aklıma Nil Karaibrahimgil'in Portakallı Kek şarkısı geldi, kendisini çok severim. O şarkıyı da ne zaman dinlesem gülümserim hep, neşe verir bana😊

  Dün limonlu kek yaptım. Canım istiyordu ne zamandır. Yazı yazarken ara verdim ve kalkıp kek yaptım. Bence güzel olmuştu, çayla beraber akşam dizi izlerken yedim. Kekin yanında en sevdiğim içecek genelde limonata veya vişne suyudur😊 Tarif Arda Türkmen'e aittir😊

            🍰Malzemeler 

                       3 yumurta

                       1,5 bardak şeker

                       150 ml süt

                       1 bardak sıvı yağ

                       Taze sıkılmış 2 adet limon suyu

                       2 kaşık yoğurt

                       3 bardak un

                      1 tatlı kaşığı kabartma tozu

                      1 tatlı kaşığı karbonat

                      Limon kabuğu rendesi

                 🍰Yapılışı 

     3 yumurtayı kırıp hafifçe çırpıyorsunuz mikserle. Sonra şekeri karıştırıp tekrar çırpıyorsunuz. Kıvamı macun gibi olacak. Sütü, sıvı yağı, limon suyunu, yoğurdu karıştırıp çırpıyorsunuz. Her malzemeden sonra mutlaka mikserle çırpıyorsunuz. Çırpma işlemi bitiyor bu bölümde. 

Sonrasında unu katıyoruz, kabartma tozu ve karbonatı katıp spatula veya kaşıkla kapatarak karıştırıyoruz. Dıştan içe doğru. İçindeki hafif topaklanma olacak, kekin kıvamına göre normal. Önceden ısıtılmış fırında 1 saat pişiriyorum ben. 180 Derecede. 

😊Fırınlar farklı olduğu için sizlerin fırınında derece ve saat olarak farklı olabilir, benim fırınım biraz eski.

                       Hayatına neşe ve enerji kat😊

         Bilgi yarışması mı? İçinde eğlence mi var?

         Hadi o zaman gidelim o yarışmaya😊

         2019 yılıydı, internetten araştırma yaparken bir bilgi yarışması çıktı önüme. Önce bi güvenemedim, biraz araştırdım. Sonra programı telefonuma indirdim. Kayıt olduktan sonra saatlerine baktım. Akşam saatindeydi.18:00, 19:00 ve 21:30 'da vardı ilk zamanlar. Soruları doğru yapınca belli bir miktarda para da kazanıyordunuz. Soruları kısa saniyeler içinde cevaplamak zorundaydık. Son bir kişi kalana kadar devam ediyordu yarışma. Hatta o zamanlar kazanan kişiyi telefonla arıyorlardı. Beni biraz da para kazanma kısmı ilgilendirdi. Eğlence kısmından haberim yoktu. Tabii yanlış anlaşılmasın, eğlenceyi biz kendi arkadaş grubumuzla oluşturduk. 

         Kendi ismimle kayıt olmamıştım. Candy ismiyle kayıt olmuştum. Kendi ismiyle katılanlar da vardı ama  herkes farklı isimler kullanıyordu. Yapabilecek miydim? Yapamayacak mıydım? Heyecanlanmıştım😊

        Yarışmaya girdim, o zamanlar chat numarası vardı. Herkesin grubu ayrıydı, bir sürü insan katılıyordu. Benim grubumdaki insanlar çok iyiydi şansıma😊 Yarışma başlamadan 15 dakika önce giriyorduk, konuşmalar başlıyordu. Chat konuşmaları başlamıştı. Herkes, ''Merhaba, iyi şanslar'', ''Nasılsınız?'' gibi benzeri şeyler ve sorular yazıyordu. Bu yarışmayı yapan Onedio'ydu. Yarışma sunucusu İbrahim Selim'di. Kesinlikle en güzel sunan kişi İbrahim Selim'di. Diğer sunucuları pek sevmiyorduk. Ben de ilk 2 günün sonunda acemiliğimi atmıştım. Yarışma saatlerini gerçekten iple çekiyordum😊 İlk 2-3 soru kolay oluyordu, sonraki sorular zorlaşıyordu. Daha öncesinde bir soru için ipucu veriyorlardı. Yanlış cevap verince eleniyorduk. Kasap soru diyorduk bu sorulara. Jokerlerimiz de vardı. Yarışmadan önce telefonuma gelen eğlenceli bildirimlere çok gülüyordum, tatlı mesajlar geliyordu, yukarıda sizinle paylaştım. Bu yarışma Google Play 2019 YILIN En İyi Uygulaması ödülünü aldı😊

           Az önce söz etmiştim ya, yarışmadan 15 dakika önce giriyorduk. Zamanla birbirimize çok alışmıştık, sohbet ediyorduk. Aşırı keyifli bir sohbet oluyordu. İşte işin eğlence kısmı dediğim yer tam olarak burası. Birimiz geç geldiği zaman ya da olmadığı zaman hemen soruyorduk, ''Acaba nerde?'' diye. Size o sohbetin tatlılığını anlatamam. Yarışma başlayınca da birbirimize yardım ediyorduk. Cevabından emin olan hemen yazıyordu😊 Yarışmada elensek bile son soruya kadar çıkmıyorduk. Çünkü hem sohbet devam ediyordu, hem de dediğim gibi yardımlaşıyorduk. Yarışma bittiğinde de onlar sistemi kapatıp bizi atana kadar kalıyorduk. Gerçekten güzel ve seviyeli arkadaşlarımızın olduğu bir grubumuz vardı. Arada birkaç kişi sinir bozucu oluyordu o ayrı. Sinir olduğunuz kişileri engelleme hakkınız vardı. Chat odalarında çok güzel yardımlaşmalar oluyordu. Konuşma çok hızlı geçmediği için rahatça cevap verebiliyordunuz. 

        Bu arada o zaman 600 TL'ye yakın para kazandım ve hesabıma da yattı. Sonrasında zaten para miktarını da azalttılar ve çok zorlaştırıp, saçma sapan yaptılar. 

         Bu yarışma şimdi de var ama eski tadı yok, ilk zamanlardaki gibi değil. Çok şeyi değiştirdiler. Şimdi o günleri tatlı bir gülümsemeyle hatırlarım😊 Bazı arkadaşlarımızla bağımız koptu ama çok sevdiğim üç arkadaşımla hala instagramda görüşürüz😊

          Keşke bazı tatlı ve güzel şeyler ilk günkü halinde kalsa ne güzel olur😊 Bu yarışmanın o zamanlar hayatıma renk getirdiği kesin😊

             Hayatına neşe ve enerji kat😊

        Hi Barbie😊

         Hi Ken 😊

     Veee sonunda Barbie filmine gittim. Eğlenceli ve tatlıydı...

    Biletimi yine uygulama üzerinden aldım. Barbie filmi Oppenheimer ile aynı gün 21 temmuz 2023 tarihinde gösterime girdi.  09.08.2023 16:15 seansına gittim. Filmi gösterdikleri salon rahat değildi bu sefer, klima fazla açıktı ve üşüdüm biraz. 

    Keyifle seyrettim. Konu olarak çok hoşuma gitti. Feminist bir hikaye olmuş ve tam anlamıyla benlik. Kıyafetlere bayıldım, bence çok güzeldi. Öyle tatlı bir dünyada yaşamak isterdim, masal gibi😊 Ryan Gosling (çok ama çok severim😍) Margot Robbie çok yakışmış role. Tatlı bir ikili olmuşlar. Margot Robbie yine çok sevdiğim oyunculardan, ayrıca çok tatlı bir kadın😊 Ryan Gosling oynadığı rolü tam olarak  yansıtmış ve komik bir oyunculuk sergilemiş. Çok sevdim. Hareketlerine gülüyorsunuz tam anlamıyla. Margot Robbie Barbie rolünün hakkını vermiş, bence başkası oynasa böyle olmazdı diye düşündüm.

  Filmde Barbie'nin kusursuz olmadığı vurgulanıyor. Barbie bir oyuncak filmi değil, seyredince çok daha iyi anlıyorsunuz. Kendi bedeninde arızalar çıkınca gerçek dünyaya gitmesi gerekiyor ve sorunun kaynağını bulmaya çalışıyor. Ken de Barbie'ye eşlik ediyor. Gerçek dünyaya gittiklerinde ikisi de bambaşka şeyleri fark ediyorlar. Barbie kadınlara karşı olan rahatsız edici davranışlarla karşılaşıyor. Ken ataerkil toplum yapısını keşfediyor ve masalsı dünyalarına döndüğü zaman Barbie'nin dünyasını yıkıp erkeklerin her şeyi yönetmesi için elinden geleni yapıyor. Filmde yapılan bazı espriler çok anlamlı ve güzeldi. Filmin açılış sahnesini çok beğendim. Barbie bütün ihtişamıyla görünüyor ve diğer bebeklerle oynayan kızlar ona hayranlıkla bakıyorlar. Filmde birçok Barbie ve Ken var. Filmdeki dans sahnelerini sevdim😊

  Filmde Mattel'in daha önce yaptığı Barbie bebeklerden de söz ediliyor. Üretimden kaldırılan bebeklerden. Meslekleri vurgulanıyor. Kıyafetlerin renkleri, güzelliği ayrı bir konu. Komik bir filmdi ayrıca. Kadın olmanın zorluğu, ataerkil toplum yapısına karşı gelme çok iyi işlenmiş filmde. Kadınların gücünü anlamasını sağlıyor. Filmde sadece birkaç yer saçma geldi. 

 Barbie'yi Ruth Handler buluyor. Fikrini Mattel'e söylüyor ama kimse ciddiye almıyor. Mattel'in yönetici kurulunun tamamı erkek. Barbie ismi ise Ruth Handler'in kızının ismi Barbara'dan geliyor. Barbara Handler filmde yer alıyor. Bu bölümü çok sevdim, bence çok güzel olmuş. Bu sahnede duygulandım. Filmde söylediği şu söze bayıldım😍

             ''İnsanların tek bir sonu var. Fikirler sonsuza kadar yaşar.''

       Barbie'den iki sene sonra Ken tasarlanıyor. Ken ismi de Ruth Handler'in oğlundan geliyor. 

       Barbie filmi için gerçek bir Barbieland yapılmış. Pembe renginin tükenmesine sebep olduğu yönünde açıklamalar da çıktı. Barbie dünyası pembe olmadan olmaz. Margot Robbie sette haftada bir gün pembe giyilmesini zorunlu kılmış. Bu zorunlu kurala uymayanlardan para toplanmış ve bağış yapılmış. 

      Film bana göre aşırı olumsuz bir yorumu hak etmiyor. Bakış açısını değiştirmek gerekiyor bence. İlla olumsuz yorum yapacağım derseniz zaten her şey için sebep bulursunuz. 

      Tabii ki filmin aşırı reklamı yapıldı. Barbie ürünleri satışı arttı. Sadece bebeklerin değil. Barbie ile ilgili olan aklınıza gelebilecek her şey fazlasıyla satıldı. Ben Barbie'nin tek tip görünerek kötü örnek olduğuna inanmıyorum, bunu Barbie ile bağdaştırmıyorum.  Ayrıca Barbie filmine ''erkekler gidemez'' diye bir düşünce neden oluştu? Böyle bir saçmalık olabilir mi? Yıl 2023, isteyen istediğini izler, düşüncesi farklı olabilir. Bu kadar olumsuz yoruma, saçma düşünceye gerek yok. Her şeyi de bu kadar ciddiye almasak mı acaba? Bazı şeyler biraz eğlence içindir, keyfini çıkarsak çok daha güzel olur. 

     Kim ne derse desin Ruth Handler çok güzel bir şeyi başarmış, hem de ona inanmayan insanlara karşı. Başarısı mükemmel. Kesinlikle takdir edilmesi gerekiyor😊

     Bu arada filmden çıkınca kendime bir Barbie bebek almak istedim😊😍 Henüz alamadım. Küçükken vardı Barbie bebeklerim. Kutu içinde görünce aşırı mutlu olurdum, çok severdim. Elbiselerine bayılırdım. Şimdi bir tane Barbie bebeğim yok. Alacağım yakın bir zamanda. Barbie'yi seviyorum, görünce de mutlu oluyorum.😊😍 Barbie'li bardağım ve battaniyem var. Tatlı ve sevimli geliyor bana😊

        Dün ben de pembe bir elbise giymiştim ve Barbie gibi hissettim😍😊

         I'm a Barbie girl in the Barbie world

         Life in plastic, it's fantastic

   Mükemmel bir filmdi. İzlerken çok keyif aldım. Film 3 saat. Benim gibi film izlemeyi sevenler için normal bir süre. Hatta biraz daha uzun olabilirdi. Bazı sahnelerin biraz daha uzun çekilmesini isterdim. Paribu Cinaverse uygulamasını indirdim, biletimi uygulama üzerinden rahatça aldım. Yerimi istediğim gibi seçtim. Sinemada genelde son iki sırayı tercih ederim hep. Koltuğa rahatça oturup keyifle filmi izlemek için arka sıralar ideal benim için. 

   Robert Oppenheımer'ın atom bombasını nasıl yaptığı anlatılıyor filmde. Filmdeki geçişler mükemmel. Zamanda ileriye ve geriye gidilmesi filme başka bir bakış açısı katmış. Cilian Murphy'nin yüz ifadeleri çok çok iyi. 

   Filmin ilk yarısında birkaç yerinde biraz sıkıldım sadece. Konu anlatımı mükemmeldi, senaryo çok çok iyiydi. Görsel şölen çok iyiydi. Seyrederken etkisinde bırakıyor fazlasıyla. Detaylarla dolu bir film. Filmin ikinci yarısında bazı şeyler daha net oturuyor kafanızda, biraz daha anlamaya başlıyorsunuz. Christopher Nolan filmlerinde kendi içinde bir karmaşıklık vardır ve izlerken puzzle yapıyormuş hissine kapılırsınız, bazı şeyleri anlamadığınızı düşünürsünüz. Nolan filmlerinde gerçekten çok normal. İnception, İnterstaller, The Prestige filmlerinde de bu hisse kapılıyorsunuz.  Filmin son dakikalarında duygulandım. Albert Einstein ile olan konuşma çok hoşuma gitti ve çok anlamlıydı. Atom bombasının yol açtığı etkileri o kadar gerçekçi yansıtmışlar ki, seyrederken hayran kalmamak elde değil. Film Imax film kameralarıyla çekilmiş. Görsel efekt kullanmadığını söylüyor Christopher Nolan. Filmin müzikleri çok iyiydi. 

  Oppenheimer'in lakabı da Amerikan Prometheus olarak geçiyor. Filmin başında bu konuya değiniliyor. 

  Christopher Nolan filmleri aşırı güzel. Film biraz durağan ama öyle de olması gerekiyor. Çünkü anlatılmak istenen konu hızlı ve çok aksiyonlu bir şekilde anlatılıp geçiştirilemez. Zekaya hayran olduğumu söylemeden geçemeyeceğim. O dönem bütün dünyada yankı uyandıran bir konu. Biyografik gerilim filmi. Cillian Murphy role aşırı yakışmış kesinlikle. Çok sevdiğim Robert Downey Jr. oyunculuğuna diyecek hiçbir lafım yok. Emily Blunt, Florence Pugh, Matt Damon çok güzel oynamış. 

   Filmin gösterime giriş tarihi 21 Temmuz 2023. Aynı tarihte Barbie filmi de vizyona girdi. O tarihte gitmeyi planlamıştım ama olmadı. Geçen hafta Pazartesi 07.08.2023 tarihinde gittim. 

   Film en çok hasılat yapan 2. Dünya Savaşı filmi oldu. 

   Filmi seyredeli bir hafta oldu ama etkisi hala sürüyor. Tekrar seyretmeyi isterim. 

   Sinemayı aşırı seven biri olarak Oppenheimer ve Barbie filmlerinin başarısı beni mutlu etti. Sinemayı tekrar hareketlendirmesine çok ama çook sevindim.

   Bilim, fizik, Los Alamos, atom bombası... Her dakikası dolu dolu geçen anlamlı bir film...

                          🎈Hayatına neşe ve enerji kat😊

          Alışveriş yapınca mutlu oluyor musunuz? 

      Ben çok mutlu oluyorum. Bir de çok istediğim bir şeyi alınca gözlerimden kalpler çıkıyor😍😊

        Eğlenceli, tatlı, keyifli bir terapi yöntemi bence. Renkli, mutluluk dolu bir dünya. Renkli kıyafetler, şık ayakkabılar, desenli çeşit çeşit çantalar, ince zarif takılar, yeni kitaplar, yeni ev eşyaları, yeni oyuncaklar, yeni... Aklınıza gelen her şey, alabileceğiniz her şey... Sonra aldıklarınızı keyifle dolaba yerleştirmek. Sihirli dünya nasıl ele geçiriyor bizi değil mi? Ya da sadece beni ele geçiriyor😊 Asla marka takıntım yoktur. Beğenmem ve bana yakışması önemli. Ya da alacağım şeyi çok sevmem yeterli. Kıyafetlerimde en dikkat ettiğim şey uyum. Belki yıllarca mağazada çalışmamın etkisi var😊

        Alışverişi seviyorum, bir şeyler alınca mutlu hissediyorum. Tabii ki aşırı şekilde ve devamlı yapınca hastalık haline geliyor. Gerçi bir dönem biraz fazla yapıyordum, psikolojik sebeplerden dolayı. Mutsuz olduğum için kendimi alışveriş dünyasına atıyordum. Bir süre sonra farkına vardım. Arada keyfi olarak aldıklarım var ama genelde ihtiyacım olan şeyleri alıyorum artık. Sadece kitap konusunda biraz aşırı davrandığımı söylemeliyim. O konuda da artık durmam gerekiyor😊 İnternet alışverişi daha çok oluyor günümüzde ve seçenekler fazla, çok yorulmuyorsun. Mağaza gezmenin keyfi çok başka😊

       Alışverişi yaptıktan sonra elinde güzel poşetlerle bir cafede oturup bir şeyler yemek de işin en tatlı yanı sanırım😊Romantik komedi filmlerindeki kızlara benzetiyorum kendimi o zaman😊

      Bir de alışveriş çılgınlığının şöyle bir gerçeği var. Kredi kartı ekstresi ve nakit paranın bitmesi. Bunlar da hayal dünyamızdan bizi çıkarıp gerçek dünyaya merhaba dememizi sağlıyor. Vee hayal balonu patlıyor. Evet kabul ediyorum bu bölüm oldukça can sıkıcı. 

        Çok sevdiğim bir film var. Bir Alışverişkoliğin İtirafları. O filmde de alışveriş çılgınlığından söz ediyor. Çok sevdiğim ve kendimle özdeşleştirdiğim bir filmdir. Aşırı eğlenceli ve tatlı bir film. Hatta filmin başlarında kızın almak istediği yeşil şal ve manken arasındaki konuşma çok hoşuma gidiyor. Bu film Sophie Kinsella romanından uyarlama, kitabı okumadım henüz😊

       Alışveriş bir terapi bunu kabul ediyorum ama dozunda bir terapi olursa çok daha güzel ve tatlı olur😊

         🎈Hayatına neşe ve enerji kat😊

          🎈Görsel, Pinterest'ten alınmıştır😊

     Küçükken balerin olmak isterdim. Hala da içimde kalan bir şeydir. Ayakkabıları, elbiseleri bana masal gibi gelirdi. Kabarık toz pembe veya beyaz renkli elbiseler öyle güzel görünürdü ki gözüme. Prenses sanıyordum bütün balerinleri. Belki o elbiseyi giyince ben de prenses olurum diye düşünüyordum. Çocukken hissettiklerim... Kurduğum hayaller...

    Öğrenmek isterdim, iyi bir balerin olmak isterdim. Bir de bana hep çok asil gelmişlerdir. Çok zarifler. Yaptıkları her harekette ayrı bir zarafet var.  Çok imrenirdim. Bence tatlı bir balerin olurdum diye düşünüyorum😊 Bale ile ilgili kitaplar, filmler her zaman fazlasıyla ilgimi çeker. İçimdeki küçük kız mutlu oluyor onları görünce, sevinçten havalara uçuyor. Bence sanatın en güzel dallarından biri. Balerinler hep mutlu gibi düşünüyordum ayrıca. Sanki onların hiç sorunları yokmuş gibi. Çocukken düşüncelerimiz ne kadar farklı oluyor değil mi?

    Daha mutlu bir dünya ve mutlu balerinler. İşte bu kadar basit. Benim balerinlerle ilgili kurduğum dünyada sadece mutluluk vardı. Tabii büyüyünce öyle olmadığını anladım. Ben yine de aklımda mutlu dünyalarıyla kalsın istiyorum. Hep hayalimdi, bu hayalimi gerçekleştiremedim. Bir gün kendime point(balerinlerin giydiği ayakkabı) alacağım😊Hayalimi gerçekleştirmiş gibi düşünebilirim o zaman😊Tam olarak olmasa bile mutlu olurum o ayakkabıları görünce😊

Günaaaydıınnn😊

Çook tatlı geçsin gününüz😊

Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. 

Sabah erkenden uyandım yine😊 Uykuyu çok seven ben bir süredir sabahları erkenden uyanıyorum. Aslında güne daha enerjik başlıyorsun, gün daha çok sana kalıyor. Geç kalkınca bütün saatlerin boşa gitti gibi hissediyorum. Yine de bu gerçekler uykuyu çok sevdiğim gerçeğini değiştirmez😊

Sabah erkenden kalkınca ilk yaptığım iş radyomu açmak, sonrasında hemen cilt bakımımı yapmak. Arada atlayıp yapmadığım zamanlar oluyor ama cilt bakımı yapınca kendimi daha enerjik hissediyorum. Yüz temizleme, nemlendirici, güneş kremi, serumlar derken mis gibi başlıyorum güne. Sonrasında son zamanlarda başladığım birkaç basit hareket yapmaya çalışıyorum. Mekik egzersizi zorlasa da iyi geliyor. Plank hareketinde çok başarılı olduğum söylenemez, 35 saniye şimdilik benim için iyi, bayağı zorluyor. İlerleyen zamanlarda 1 dakikaya çıkabilecek miyim acaba? 

Bu arada radyoda şu an ''Koca yaşlı şişko dünya😊'' şarkısı çalıyor, bu şarkıyı seviyorum, her gün çalıyorlar. 

Cilt bakımım ve egzersizlerim bitince mutfağa gidip sirkeli suyumu hazırlıyorum, hemen içemiyorum çünkü, 5-10 dakika sonra içebiliyorum. Herkes kahve hazırlar sabah ben sirkeli su😃Sonrasında çay demleme ve diğer işler. Vee tabii pinterest, instagram dünyasına dalış ve hikayelerim. Sosyal medya yolculuğu başlıyor😊😃

Bilgisayarımı da yatağımı toplar toplamaz açıyorum ve bloğuma bakıyorum mutlaka. Artık iki bloğum olduğu için ikisine de bakıyorum, bloğa bakınca mutlu oluyorum, iyi hissediyorum. 

Sabah yaptıklarımı sizinle kısaca paylaşmak istedim😊 Sonra görüşürüz😊😊

 🎈Hayatına neşe ve enerji kat😊

 🎈Görsel, Pinterest'ten alınmıştır😊

        Ne zamandır aklımda balık almak vardı😊 Bugün dışarı çıkmıştım, biraz işlerim vardı. İşlerimi bitirdikten sonra pet shopa gittim. Biraz gezdim ve balıkları aradım. Göremedim önce, sonrasında görevliye sordum. Mağazanın arka tarafındaymış ve bayağı büyükmüş. Daha önce gezdiğimde fark etmemiştim. Sonra balıkların olduğu bölüme gittim veee küçücük tatlı balıkları gördüm. Biraz baktım ve görür görmez bir tanesine bayıldım. 

     Turuncu küçük Japon balığı😍🐠 Sanki oda beni bekliyor gibiydi😊 Tek başına küçük bir akvaryumda yüzüyordu. Diğer balıklara baksam da onu daha çok sevmiştim. İlk görüşte aşk gibi😊😍🐠 Çok güzel bakıyor😊 Hemen aldım, bana tatlı bir arkadaş😊

     Adını Bonny koydum. Eve gelir gelmez fanusunu temizledim, dinlenmiş, temiz su koydum. Bonny'yi suyun içine yavaşça bıraktım. Yeni yaşamına ve benim dünyama hoş geldin Bonny😍🐠

      🎈Hayatına neşe ve enerji kat😊

 Rengarenk çiçekleri çok seviyorum, neşe veriyor bana, görünce hep gülümserim. Dünyadaki güzellikleri fark etmemizi ister gibi açıyorlar. Mutluluk veriyor. Küçücük bir ağaç bize neler söylüyor? Ne duymak istiyorsak onu söylüyor. Pozitif bir ruh hali içinde hissetmen için elinden geleni yapıyor o küçük ağaç. ''Benimle mutlu olabilirsin, hep gülümse...'' diye başlıyor sözlerine. 

Böyle renkli çiçekli ağaç gördüğüm zaman aklıma Şeker Portakalı kahramanı Zeze geliyor.  Ağaçlar çok şey söylüyor, yeter ki sen duy, bir de üstünde renk renk çiçekler varsa bambaşka şeyler söylüyorlar.

Lila rengi çiçekler nasıl da parlıyor. Mis gibi kokuyor, hafifçe dokunduğun zaman incitmekten korkuyorsun sanki ve elini hemen geri çekiyorsun. En iyisi uzaktan izleyeyim diyorsun. Yaz mevsiminin esintisini getiriyor sana. 

Bu blogta hep enerji, mutluluk, neşe, gülümseme olsun istiyorum. İçimden gelenleri istediğim gibi ifade edebildiğim tatlı bir blog olsun istiyorum. Canım ne isterse öyle yazmak. Yeni bloğumla buradayım😊

Blog için hep diyorum ya büyülü bir dünya. Bu büyülü dünya beni yine içine aldı, bambaşka büyülerle aldı bu sefer. Çook mutluyum...

Hoş buldummm😊

Hoş geldiniiizz😊

Hayatına neşe ve enerji kat...😊😍🎈🎉